Pazar

Benim kapalı mektubum,
Huzurum…
Sevgilim…

  Uyuyoruz şu an ikimizde…
Yorgun düğün gecesinden sonra birbirimize sarılarak ilk kez aynı yastığa baş koyuyoruz. O heyecan ve mutluluk dolu günün sonunda bize hem huzur veren hemde aşkımızı yaşatan odamızdayız. Sen seçtin, sen tasarladın ve şimdi o yatakta birbirine sarılmış uyuyan Nurullah ve Şeyma’yı izliyor bütün yıldızlar. Hepsi suskun, hepsi bizim için var gibi öylece bekliyorlar bir dilek tutmamızı…

  İkimizde birbirimizi diliyoruz ve kapatıyoruz gözlerimizi sarılarak. Yorgan kavgası yapmıyoruz, biz birbirimizi ısıtıyoruz. Kalplerimiz sıcacık ve sevgi dolu bir soba gibi ısıtıyor birbirmizi. Kalplerimiz mi dedim? Çoğul kullandım, özür dilerim. Biz artık tek bi kalbiz, tek bi vücuduz. Önümüzdeki güzel günler için birbirimize sarıldık ve yüzümüzden düşmeyen tebessümümüzle aynı yastığa baş koyduk birlikte. Saçların açık, düz ve altın atlaslar gibi sarı. Gözlerinde yorgunluğun esamesi aranmıyor benimle oldukça. Tenin tenime değdikçe içten bir tebessüm daha hediye ediyorsun bana. Sanki “Beni hiç bırakma sevgilim, ömür boyu bu yatakta bir olalım. Beni hiç bırakma sevgilim, sen yanımda olduğun sürece hiç korkmuyorum. Beni hiç bırakma sevgilim, şiirler yaz yine bana o güzel kaleminle. Beni hiç bırakma sevgilim, sarıl bana sımsıkı.” der gibi bir tebessüm bu. Dudaklarından dökülemeyen o sözler tebessümünden dökülüyor ve sevgini hissettiriyor bana buram buram.

  Bir yapbozun iki parçası nasıl bi anlam ifade etmiyor, ancak bir olduklarında kendilerini gösteriyorsa bizde öyleyiz şu an. Bir olduk, kenetlendik yatağımızda ve uyuyoruz. Aslında ikimizde uyanığız. Bir gözümüzü açıyoruz fark ettirmeden, diğerini kapatıyoruz. Birbirimizi yakalanmadan izlemek için her türlü yolu deniyoruz. Saniye sayıyoruz ve açıyoruz gözümüzü bakıyoruz tekrar kapatıyoruz belli etmeyelim diye. Ama o da ne! Aynı anda açtık gözlerimizi ve yakalandık. Açıklama bekliyoruz birbirimizden ve en sonunda:
“Seni izliyordum sevgilim.”
diyerek itiraf ediyoruz birbirimize.

  Uyuyamıyoruz ama saatlerce sarılmış vaziyette birbirimizi izliyoruz. Sonra bi öpücük konduruyoruz yanaklarımıza. O an hiç bitmesin, sabah hiç olmasın istiyoruz. Uykumuz gelmiyor, gözbebeklerimiz birbirine değiyor adeta. Kahverengi gözlerimize öyle bir odaklanmışız ki dünya duruyor. Odamızı aydınlatan yıldızlar sönüyor, ayın ışığı bitiyor. Nasıl bir aşk anlamıyoruz bile… Tek isteğimiz bitmesin o an. Hiç bitmesin de öyle sarmaş dolaş birbirimizi seyredelim o gece.

  Sabah ezanı okunuyor, artık yatağımızdan çıkıyoruz ve namazımızı kılıyoruz. İkimizin dilinde de aynı dua:
“Bu güzel an hiç bitmesin Allah’ım!”

  Sabaha karşı uyuyakalıyoruz, ilk sen uyanıyorsun her zamanki gibi. Bembeyaz, kar tanesi gibi yatağımızdan ilk sen çıkıyorsun. Sonra bu kez sen hazırlıyorsun kahvaltımızı. Yanıma geliyorsun. Dudakların, dudaklarıma bir buse konduruyor günaydın der gibi. Uyanmak istemiyorum ilk başta, bu kez bir buse daha. Sonra sarılıyorsun bana ve bir öpücük daha konduruyorsun.

  Gözlerim açılıyor ve sen elindeki ufak, katlı kağıdı avucuma koyuyorsun. Kağıdı okumak için açıyorum, bir not:
“Seni çok seviyorum, günaydın.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder