Çarşamba

Ya Hazreti Mevlana!
Kapının girişinde böyle yazar…
Aşkı bulanların yeridir Konya. Şems-i Tebrizi gibi Tebriz’den, Mevlana gibi Afganistan’dan yani taa Belh’ten kalkıp gelir insan Konya için, aşk için…
Kapıyı çaldığında “Kim o?” diye sorarlarsa “Ben” diye cevap verilmez Konya’da. Onlar birinin kapısına gittikleri zaman “Ben” olup gitmezler, “Sen” olur giderler.
O yüzdendir sevgili “Ben” diyen sevdiğini kapıdan içeri almaz; “Sen daha aşık olmamışsın seni içeri alamam.” der. Sevdiği gider aşk ateşinde pişer ve bu kez sevgilinin kapısına “Ben” olarak değil “Sen” olarak gelir. Bir gün kapıyı çaldığımda:
“Kim o?” diye sorup bende
“Ben” diye cevap verirsem beni içeri alma.
“Sen” diye cevap verdiğimde ben sevmişimdir işte o zaman al içeri. Aşık, aşkın ateşinde öyle bir yanmalı ki sevgilisinin karşısında sevgilisi olmalı. Kendini bir an olsun düşünmemeli, bunu da geçtim ben dememeli hiç bir vakit. İşte Sevgili bunun için vardır. Aşığını kendi aşkında kaybettiren kimse sevgilidir. Tıpkı sende olduğu gibi…
Gidelim Konya’ya sevgili. Her gün “Ya Hazreti Mevlana!” yazan kapıdan içeri girip dua edelim sevgili. Ömrüm değil, ahirliğim ol diye dua etmeli ki işte o vakit iki aşık değil tek aşık olmalı sevgili.
Konya bunun için çağırır bizi.
Aşkın ateşinde yanıp kavrulmamız için çağırır sevgili.
Ne der peki?
“Gel!  
Ne olursan ol yine gel.
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel.
Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir!
Yüz bin kez tövbeni bozmuş olsan da gel!”
Zağanos. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder