Cuma

Sürgün Edildim Senin Kalbinden Vuslatındayım Sevgili

  İlk sen şiirler yazdırmaya başladın bana. Hatırlıyorum da ben şairlik iddiasına, âşıklık iddiasına seninle düştüm sevgili. Aşkın en onulmazından gün alıp, sana mısralar yazmaya başladım, seni özlemeye başladım, senin yaktığın o ateşle yanmaya başladım. O temmuz gününden sonra sevdim, hep sevdim ve daha çok sevdim. Bitmek üzere haziran, gelmek üzere bir temmuz daha üzerime. Ben bu temmuzu sana sevgilim diyerek geçirmek isterken, senden uzakta bir başıma geçirmenin hüznü ile yanacağım belki. Temmuz 21 diyecek ben sana sevgilim diyememenin hüznü ile yanacağım, tutuşup yine sen kokan kitabımıza sarılacağım. Saatler 00:16 diyecek, gözlerimde yağmurlar yağacak belki; o huzuru hüzüne dönüştüren her ne varsa gözlerimden düşecek tane tane. Hayaller kuracağım belki o gün heyecandan titrediğim sokaklarda, ismini verdiğim yıldızlarda, baharlardan geriye kalan sonbaharlarda…

  Gözyaşlarımı saklamak için o senden kalan kazağa saklayacağım gözlerimi, yağmurlara değil. Bir şiir tutturacağım kor alevler içinde yanan kalbime, o da benimle beraber yanmaya başlayacak. Bütün şiirlerin, bütün mısraların, bütün hecelerin bir bir yandığı kalbimde bir şiir daha yanmaya başlayacak. O gün sen diye içime çektiğim nefesler yerini hüzünlere bırakacak. Bir kez olsun sarılsam diyerek feryat eden, hareket etmeye mecali kalmayan kollarım kül olacak, sana koşmayı bekleyen bedenim sensiz kalacak; annesini kaybeden bir civciv gibi çırpınacak sessiz bedenim. Seninle söyleştiğim ilkbaharlar, yazlar yerini bir anda sonbaharlara, dökülen yapraklara, karın üzerine tane tane düştüğü kuşların hissettiği soğuklara bırakacak yerini. Yazın en sıcağında beni yakan güneş olmayacak, sensizlikle kavrulan kalbim olacak bu kez. Adın geçecek belki, dilinden düşürmediğim adını kalbime kazıyıp daha çok sevecek yüreğim…

  Sensiz bir temmuz nasıl geçecek sevgili? 21’i vurduğunda temmuz ben acına nasıl dayanacağım? Belki sadece bir temmuzluk için geçerlidir bu bilemem. Tek bildiğim sensiz geçen ayların, geçmediği. Bir sabah ezanı daha okunuyor buralarda, güneş herkesin üzerine ışıklarını saçarken, beni unutuyor. Benim güneşim de seninle gitti, parıl parıl parlayıp göz kırpan yıldızlarımda; her birine adını verdiğim yıldızlarımda. Belki bir diğer temmuza senin yanında gireceğim sevgili, bitecek bu özlem; ellerin ellerimde olacak. Sana güller getiren şairin, gül kokan tenini koklayacak. Sarılacağım belki sana, dudakların dudaklarıma dokunacak. Gönlümden dilime, dilimden kalemime dökülen gözyaşları ile karışık o mısralar yerini sen dolu sevgi sözlerine bırakacak.

  Kalbimden kalbine bir yol olacak, konacak bütün sevgi sözcükleri; saçlarını dal bilecek her bir hece. Başın omzuma yaslanacak, bütün günlerimiz beraber yaşlanacak. O gün sevgili, işte sana sarıldığım o gün cennetim olacak. Olabileceğin en güzel yerdesin bu yüzden, dualarımdasın sevgili. Gece yarısı ettiğim, dualarımdasın. Uzatma bu sürgünü, dünya dediğin kaç senedir ki uzasın bu sürgün? Çık, gel apansızın bir sabah ezanında. Kokuna hasretim, gözlerine bakmaya hasretim, sarılmaya hasretim, kalbimin senin yanında heyecandan mı aşktan mı bilinmez göğüs kafesime sığmamasına hasretim. Ben en çok sana hasretim sevgili…

  Bu sürgün bittiği gün, sana sarılıp şükürler ile secdelere kapandığım gün cennetim olacak. Seni alıp, aşkın en güzel sahnelerinde şiirler okuyacağım sevgili. Sana sarılıp gül rengi diyerek danslar edeceğim seninle sevgili. Siyah damatlığımın, beyaz gelinliğine tamam olduğun gün, evimize adımımızı attığımız gün hüzünden ağlayan gözlerim mutluluktan ağlayacak sevgili. Bütün bunların sonunda bir Ramazan daha gelecek, buruk açtığım her oruç; hüzünle yaptığım her sahur sevince dönecek sevgili.

  Ben şimdi senin orucundayım belki. Sensizliğin orucunda, sana kavuşmanın arefesindeyim sevgili. Bir mart gününden, sürgün ülkesine yaptığım yolculukta niyet ettiğim orucundayım sevgili. Yolum sen, rotam sen, bütün bir iftarım sen sevgili. O yüzden şairin sana seslenir:
“Gel sevgili,
Uzatma bu sürgünü,
Söndür bu hüznü,
Vuslatınla dolu bu gönlü,
Sana erdir sevgili.

Gel sevgili,
Sana susadığım her gün,
Sensiz geçen bu ömrün,
Senle yanan bu gönlün,
Merhemi sensin sevgili.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder